Kısır bir hayat, koşullu bir hayat. Hayal kırıklıkları, kızgınlıklar, öfke peşi sıra gelir.
Ego beklentilerimizi yüksek tutar. Amacı "en" olmaktır. En sevilen, en ilgi çeken, en başarılı, en bilgili, en güzel... Sizi bir balon gibi şişirir. Amacı hayalde bile olsa "en" olmaktır. O zaman kendini güvende hisseder. Bu onun yapısına çok uygundur. Mesele ona inanmak mı yoksa inanmamak mı ? Olayları sadece olduğu gibi görebilmek, gerçeği fark edebilmek. Gelecek adına şişirilmiş, ümitlere kapılmamak. Kendi isteklerimiz doğrultusunda beklentilere girmemek. Beklentiye girdiğinizde artık kafanızdaki sonuca bağlısınız demektir. Eşinizden bir yıldönümü sürprizi, işinizde bir terfi, ilişkilerinizde dürüstlük.... Bunların hepsi karşınızdakini kendi kafanızdaki idealin içine hem de ona hiç sormadan dahil etmeniz anlamına geliyor. Eşiniz hiç de niyeti yokken, bir sürpriz hazırlamakla yükümlü olduğunu fark ediyor. Patronunuz hiç de sizde özel bir kıvılcım görmemesine rağmen, haberi dahi olmadığı terfiyi size vermediği için suçlanıyor. Ya da çevrenizdekiler kendi menfaatleri peşinde koşarken sizin onlardan samimiyet beklentinizi hiç fark etmiyorlar bile. Tamam dürüstlük evrensel bir kavramdır ama insanların hep dürüst olacakları beklentisi gerçekçi değil !
Hedeflerin beklentiye dönüşmesi
İşte bu beklentiler sizi mutsuzluğa sürükler. İnsanın hedefi olması, onun için çabalaması çok doğrudur. Olmalıdır. Gelişimi, ileriye gitmeyi sağlar. Ama hedefler beklenti haline gelince işte sizi bir kalıba hapseder. Mutluluğunuzun şartını tek bir sonuca bağlar. Kısır bir hayat, koşullu bir hayat. Hayal kırıklıkları, kızgınlıklar, öfke.... Şişmiş egodan büyük bir düşüşe. Yerle bir olan özgüven, depresif duygu durumu.
Oysa hedef belirleyip ama beklentiye sahip olmamak, sonuca bağımlı olmamak işte gerçek huzur ve özgürlük burada. Bir deneyin.
Bütünlük yolunda kendinize iyi bakın...
Neslihan Baykut
0 yorum :